2020 yılı yakın târihin en kötü sürprizlerinden birini yaparak başladı. Ocak ayı içinde Çin’in Wuhan şehrinde yeni bir virüsten kaynaklanan vak’alar bildirilmeye başladığında hiç kimse bu virüsün 1 ay içinde küresel ölçekte bir krize dönüşeceğini düşünmemişti. Zîrâ son yıllarda SARS, MERS, kuş gribi gibi isimlerle anılan birkaç küçük salgın yaşanmış ve kısa sürede görece az sayıda kayıpla atlatılmıştı. Bu yeni virüsün de böyle kolay ve kısa sürede atlatılacağı fikri tüm dünyanın COVID-19’a hazırlıksız yakalanmasına neden oldu.
Bu yazının kaleme alındığı sırada dünya çapında COVID-19 vak’a sayısı yaklaşık 1 milyonu, salgından dolayı hayatını kaybedenlerin sayısı ise yaklaşık 50 bini bulmuş durumda. Sâdece 2,5 ay içinde bu kadar hızlı yayılan ve bu kadar çok can kaybının yaşanmasına neden olan COVID-19’un bir başka yıkıcı etkisi, küresel ekonomi ve çalışma hayatı üzerine görülüyor. COVID-19 salgını nedeniyle dünyanın önde gelen büyük ekonomilerine sâhip devletleri başta olmak üzere, yüzlerce devlet ya kısmî ya da genel sokağa çıkma yasağı uyguluyor. Tüm ülkelerde sermâye piyasaları, üretim kapasiteleri ve diğer ekonomik veriler kırmızı alarm veriyor. Salgın, bir süredir zâten bıçak sırtında olan küresel ekonominin görülmemiş düzeyde bir krize girmesine neden olacak gibi görünüyor.
Salgın nedeniyle önce kitlesel organizasyonların engellenmesi ve iptâl edilmesi yoluna gidildiğinden, futbol endüstrisi salgından ilk darbeyi yiyen sektörlerden biri oldu. Salgın riskinin güçlenmesiyle birlikte ülkelerdeki futbol ligleri ertelendi, amatör ve profesyonel düzeydeki tüm futbol organizasyonları durduruldu. Salgının etkisini artırmasıyla birlikte küresel ve bölgesel büyük futbol organizasyonları da ertelendi. Özetle; salgın yüzünden futbol endüstrisindeki tüm yaşam durdu.
Hâl böyle olunca, futbolculara, teknik ekiplere ve kulüp çalışanlarına yüz milyonlarca euro ödeme yapmak zorunda olan futbol kulüplerinin saha gelirleri başta olmak üzere, birçok gelir kalemi kesildi. Futbol endüstrisi, târihinde hiç karşılaşmadığı ölçekte bir ekonomik krizle karşı karşıya. Bugüne değin her sene dev adımlarla büyüyen futbolcu transfer ücretleri ve maaşları, bugün bu beklenmedik krizle birlikte kulüpler için yıkıcı bir yük hâline geliverdi. Tüm ekonomik planlamalarını öngörülebilir hayat akışına göre yapan kulüpler, futbol endüstrisinde yaşamın durması ile birlikte öngörülemez bir bataklığa saplandılar.
İşte bu nedenden ötürü, son günlerde futbol kulüpleri tarafından futbolcularından maaşlarında indirime gitmelerini talep ettiklerine tanık olmaya başladık. Dünyanın en zengin ve en büyük kulüpleri dahi, futbolcularından maaşlarında ciddî indirimlere gitmelerini istiyor. Bir kısım futbolcu bu konuda olumlu yaklaşım gösterirken, birçok futbolcu ise herhangi bir indirim yapmaya yanaşmıyor. Henüz yeni yeni başlayan bu tartışmanın önümüzdeki süreçte hızla büyüyeceğini, birçok kulübün futbolcusu ile hukuken karşı karşıya geleceğini tahmin etmek güç değil.
Peki, ülkemizdeki kulüplerin bu kriz nedeniyle futbolcu sözleşmelerini tek taraflı feshetme imkânı var mı?
Öncelikle belirtmeliyim ki, futbolcu sözleşmeleri hukukumuzda her ne kadar hizmet (iş) sözleşmesi olarak tasnif edilmiş olsa da, sıradan bir iş sözleşmesi statüsünde değil. Gerek hukukî niteliği gerek bu sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yolları ve mercileri itibârı ile futbolcu sözleşmeleri, 4857 sayılı İş Kânunu çerçevesinde hükme bağlanmış olan sıradan iş sözleşmelerinden farklıdır. Fakat bu farklılıklar, futbolcu sözleşmelerinin de tâbî olduğu genel hukuk kurallarını aşamaz.
Buna göre, futbolcu sözleşmelerinin tâbî olduğu genel hukuk kurallarından biri de Borçlar Kânununun 136. maddesinde düzenlenmiş olan “sonraki îfâ imkânsızlığına” ilişkin kuraldır. Bu kurala göre, “Borcun îfâsı borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer”. Yâni mücbir sebepten ötürü borçlunun yükümlülüğünü yerine getirmesi mümkün olmaz ise, borçlunun bu yerine getirememe durumundan dolayı sorumlu tutulması mümkün olmaz.
Tam da bu noktada şu soru hukuk câmiasında tartışmaya açılmak üzere beklemektedir: COVID-19 salgını bir mücbir sebep midir?
Mücbir sebep, bir taahhüdün, borcun ya da sorumluluğun yerine getirilmesine engel olan ve üzerinde tarafların herhangi bir etkisinin bulunmadığı, taraflarca gerçekleşmesi ya da sonuçlarının ağırlığı öngörülemeyen, tarafların almış olduğu tüm önlemleri aşan olay ya da durumdur. Ölüm, tutukluluk ya da hüküm giyme, doğal âfet ve benzeri olay ve durumlar mücbir sebebe örnek olarak gösterilebilir. Bir olay ya da durumun mücbir sebep teşkîl edip etmediği, olayın ya da durumun kendine özgü şartları değerlendirilerek tespit edilir. Yâni her olay ve durum her zaman mücbir sebep teşkîl etmeyebilir.
COVID-19 salgınını mücbir sebep olarak tespit eden ya da bunun aksi yönünde hüküm tesis eden herhangi bir emsâl karar henüz mevcut değil. Kulüpler COVID-19 salgınının mücbir sebep teşkîl ettiğini ileri sürerek ödeme güçlüğü içine düştüklerini ve futbolcular ile yapmış oldukları sözleşmelerden doğan ödeme yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerini ileri sürerek sözleşmeleri iptâl etme yoluna giderlerse, o zaman bu konuda gerek ülkesel yargı mercilerinde gerek küresel futbol mercilerinde başvuruların, dâvâların yığılacağını söyleyebiliriz. Bu başvurulardan çıkacak kararların ne yönde olacağını kestirmek ise kolay değil. Çünkü COVID-19 salgını bir mücbir sebep olarak tespit edilip hükme bağlansa bile, hâlâ kulüplerin birer basîretli tâcir olarak değerlendirilerek kısmen ya da tamâmen sorumlu tutulması mümkün. Özellikle futbol endüstrisi içinde milyonlarca, hattâ milyarlarca euro değerinde olan, devâsâ bütçelerle yönetilen kulüplerin böyle bir uygulama ile karşı karşıya kalması daha yüksek olasılık.
Ayrıca, gerek ülkesel yargı mercileri gerek küresel futbol mercileri verecekleri kararların emsâl teşkîl edeceğini bildiklerinden, bu konuda çıkacak kararlarda futbolcuların kulüplere karşı haklarının korunması yönüne daha ağır basan bir eğilim göstereceklerini düşünüyorum. Zîra her ne kadar astronomik ücretlerin söz konusu olduğu bir emek piyasası olsa da, yargı mercileri tarafından futbol endüstrisindeki sporcu ücretleri de birer işçilik ücreti olarak değerlendiriliyor ve futbolcuya göre çok daha güçlü ekonomik ve sosyal imkânlara sâhip olduğu kabûl gören kulüplere karşı görece “zayıf” görülen futbolcuların haklarını gözetmeye yönelik uygulamalara gidiliyor.
Bu noktada, kulüplerin futbolcu sözleşmelerini tek taraflı fesih yoluna gitmeden önce futbolcular ile uzlaşma yolunu denemeleri, uzlaşma imkânının olmaması durumunda ise futbolcu sözleşmelerinde uyarlama yapılması talebiyle yargı mercilerine başvurmaları fikrimce çok daha uygun bir yöntem olur. Zîrâ yukarıda izâh ettiğim nedenlerle, bugün itibârı ile COVID-19 salgınının hukuken bir mücbir sebep teşkîl edip etmediği konusunda hiç kimse kesin bir hukukî görüş ileri süremez. Böyle bir belirsizliğin içinde kulüplerin futbolcular ile hukuken karşı karşıya gelmesi ve hattâ bu hukukî uyuşmazlıklardan dolayı daha büyük zararlara uğraması yerine, kulüplerin kısa ve öngörülebilir adımlarla orta yolcu bir çözüm araması herkes için daha faydalı olacaktır.
Yayın organı: Four Four Two Türkiye
Yayın târihi: 01.04.2020
Adres: https://www.fourfourtwo.com.tr/product-page/fourfourtwo-turkiye-nisan-2020-sayisi