Dünyanın neresinde olursa olsun, bir felâket yaşandığında yardım kampanyaları düzenlenir. Çünkü felâket nedeniyle birçok yaşamsal ihtiyaç doğar: Barınmak için çadır, tedâvi için ilâç ve tıbbî malzeme, beslenme için gıda malzemesi vb.
Bu yaşamsal ihtiyaç malzemelerinin satın alınabilmesi için insanlardan, kurumlardan yardım beklenir, büyük miktarda yardım da toplanır.
Ama burada oksimoron bir durum yok mu?
Yaşamsal ihtiyaç malzemelerinin felâket yaşanırken hâlâ piyasa fiyatından ve hatırı sayılır bir kâr marjı ile, sıradan bir piyasa malı olarak satın alınıyor olması saçma değil mi? Yaşamsal ihtiyaç malzemesi için bunca yardımın toplanmasına gerek duyulması, bu yardımların malzeme üretici ve perakendecilerine kâr olarak yazılması saçmalık değil mi?
Felâket zamanlarında yaşamsal ihtiyaç malzemelerinin satışından sağlanan kâr, bunların üreticisi ve perakendecisine kâr olarak yazılsın diye toplumun ve devletin zarara uğraması âdil mi?
Elindeki üç kuruşu da felâketzedeler ile paylaşan milyonlarca insan, felâket yüzünden doğan ihtiyaçlardan kazanılan kârları ödemekle yükümlü mü?
Bu ihtiyaç malzemelerini üreten şirket ve kurumların felâket zamanlarında ihtiyâcı karşılamak için gereken ürün ve hizmeti ücretsiz ya da kâr olmaksızın, sâdece mâliyetine tedârik etmesi YASA YOLU ile sağlanmalı. Gerekirse aynı malzeme için benzer ürün üreten firmalara bu yük pay edilmeli. İnsanların yaşadığı ve omuzladığı felâket, birilerine vuran kâr piyangosu olmamalı. Felâket, şirketlerin reklam kokan kamusal bahşişleri için kullanılmamalı. Toplumsal bir ödev olarak hepsine bu yükümlülük pay edilmeli.
Çünkü sosyal devlet ve âdil toplum olmak bunu gerektirir.
Yayın organı: Facebook
Yayın târihi: 26.01.2020
Adres: https://www.facebook.com/oguz.evren.kilic/posts/10156916056070205